METİN OKTAYIN KENDİ KALEMİNDE ANILAR...
- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -
**"Sarı-Kırmızılı renklere küçükten beri hayrandım. **Galatasaray İzmire geldiğinde okuldankaçar,maça giderdim.Bence Galatasaraylılık din gibi,mezhep gibi yerleşmiş,köklü bir inançtır.Galatasarayı işlte bunun için tercih eder ve Galatasaraylılığımla herzaman gurur duyarım."
"Fenerbahçe 20 bin, Adalet bir yıl için 10 bin lira transfer ücreti teklif ederken, ben Galatasaray ile yıllığına 8 bin liraya anlaşma yaptığım gün mutluluktan uçuyordum..."
"Sahaya çıkmadan önce Allaha dua eder,sahaya en son çıkmayı uğur sayardım.Aut çizgisini geçerken daima sağ ayağımı atardım.Maça başlamadan önce arkadaşlarım kaleye şut atarken,ben dolanıp durur,oyun başlayıncaya kadar topa vurmazdım...Sakatlandığım zaman, secde ederek iki elim önde Allahım sen bacaklarımı koru diye dua ederdim."
"Galatasarayın alt yapısında 18 tane Metin vardı... Galatasaraydaki bu Metinlerin sayısı bana söylendiğinde önce inanmamıştım.Futbol okulunun çeşitli kademelerinde bu Metin ismi dikkat çekmiş ve onları biraraya getirmişler.Sonra da bana haber verdiler,gittim hepsini kucakladım."
"F.Bahçeye attığım ağları yırtan golüm çok konuşulmuştu. Hikayesi ise şöyledir ; Fenerbahçe ile oynayacağımız her maçın havası ayrı olurdu. 1959 yılının 10 Haziran günü oynayacağımız Milli Ligin ilk Final maçının önemi çok büyüktü. Futbol federasyonu bu kritik maça Yugoslavyadan hakem getirmişti. Tansiyon yüksekti. **Maçtan bir gece önce Çonar otelde Yugposlav hakemin üç Fenerbahçeli yöneticiyle birlikte yemek yediği görülünce, İstanbulda kıyamet koptu.** Galatasaray Kulübünün telefonları ihbarlarla inliyordu: Maç Çınar Otelde masa başında satıldı... Yugoslav hakem Fenerbahçeyi galip getirmek için ne lazım gelirse yapacak!..
Bunun üzerine Galatasaray Kulübü hakemin değiştirilmesi için Federasyona başvurdu. **Hakem şaşırmıştı. Ve ağlayıp sızlamaya başlamıştı.** Ne olur Galatasaraylılara söyleyin böyle bir sebepten dolayı memleketime dönemem maçı namuslu bir şekilde yöneteceğim.
Yöneticilerimiz bir toplantı yaptı , hakemi kabul etti ve o Yugoslav hakemle iki takım maça çıktı.
10 Haziran 1959... Dolmabahçe Stadı yükünü almış,ezeli mücadeleyi bekliyor. Sıcağa rağmen tribünler herzamankigibi rengarenk... Oyun hızlı başlamıştı. Maçı mutlaka kazanmak istiyorduk. Çok hırslıydık...Turgay uzun bir degaj yaptı. Boş top,cezasahasının üstüne süzülmüştü. Topa kalcei Özcan Arkoç ile birlikte yükseldik. Özcan topa uzanabilmek için adeta benim sırtıma tırmanmıştı... Çok yükselmiş,bu sebepten de dengesini kaybetmişti. İkimiz birden yere düştük. Özcan anlayamadığım bir şekilde kıvranmaya başladı.
O anda Fenerbahçe tribünleri benim Özcana vurduğumu zannederek küfretmeye başlamıştı. O çirkin tezahüratın ilk defa muhatabı oluyordum. Şaşırmıştım ve utanmıştım. Suçlu olmamama rağmen utanmıştım.
O sırada yanıma Fenerbahçeli Naci Erdem ve Basri Dirimlili geldiler. İkisi de çok sevdiğim arkadaşlarımdı.
Benim kasıtlı bir hareket yapmayacağımı benden iyi bilirlerdi. Ben onlarla konuşurken birden diz kapağıma bir tekme yedim. Acıyla tekmeyi vurana baktım. Bana vuran,kendine Fenerbahçede yer edinmeye çalışan Avni idi.
**O acıyla ben de Avniye bir yumruk attım**. Yumruğu Avninin suratına indirince saha karıştı. Antrenörümüz George Dick, Eşfak Aykaç, Muzaffer Bozok ve menajerimiz Osman İncili beni olaylardan sıyırıp saha dışına götürmeye çalışıyorlardı.
O kargaşa arasında yöneticimiz Muzaffer Bozok ile Osman İncili Yugoslav Hakeme kızıyorlardı. Aradan iki üç dakika geçmiş, saha boşaltılmıştı. Yugoslav hakem hışımla yanıma yalaştı ve saha dışını gösterdi. O güne kadar hiçbir hakemden bu kararı duymadığım için neye uğradığımı şaşırmıştım. Hırsımdan ağlıyordum. Sahadan çıkmadan önce gidip Fenerbahçe tribünü önünde çakıldım. Ben gidince onlar da şaşırdı. Biraz önce o çirkin kelimeleri bana layık gören insanlardı onlar. Durdum. Bir baştan bir başa o tribünleri süzdüm. Sonra eğildim ve bana küfedenleri selamladım.
Ortalık sakinleşmişti. Ben soyunma odasına gitmeye kara verirken Suat,Turgay ve dipğer arkadaşlarım, kolumdan tutup **Dur,hakem kararını değiştirdi galiba dediler.**
Oyun duralı 7 dakika olmuştu. Ve 7 dakikadan sonra Yugoslav hakem beni sahadan atmaktan vazgeçmişti. **Karar değişince Fenerbahçeli futbolcular kahroldular.**
Bundan sonra yüzbinleri ağlatan tek golü ben atacaktım. **37.dakikada ağları parçalayan bazukayı Fenerbahçe kalesine ben yolluyordum.** Allahım rüya gibiydi sanki o an...
Nuri bir pas atmıştı, Sola doğru kaçtım. Osman hızla üzerime geldi, onu atlatmak benim için zor olmadı.Aut çizgisine kadar gititm sol ayağımı çizgiye dayayıp topu kepçeledim. En büyük korkum Naci idi. Naci Erdem ekseri bu toplara çift dalardı. Fakat ondan da sıyrıldım.
Evet, önümdeki topa çok dar açıdan vurmak zorundaydım.Bu bir an meselesiydi. Bu kısa zaman içinde başımıkaldırdım ve kale içinde bir noktaya tüm kuvvetimle vurdum. Kaleci Özcan, köşeyi kapatmıştı. Buna rağmen top hızla kaleye girdi.
**İnanın topun baktığım noktadan dışarı çıktığını ve ağları parçaladığını sonradan öğrendim.**
Golden sonra arkadaşlarımın sırtındaydım. Tribünlerden
Cim Bom Bom..." sesleri yükeseliyordu. Halbuki hakem de dahil, golü Dolmabahçe satdındaki kimse farketmemişti. **Hakem önce aut vermiş, sonra parçalanmış ağları görünce gole hükmetmişti.**
Maçtan sonra Fenerbahçenin eski kaptanlarında Fikret Arıcan **Vallahi azizim bizim zamanımızda topa en iyi vuran adam Bekirdi... Ama itiraf edeyim ki Metin daha iyi vuruyor... diyordu . "**
"Eşim ve ailesinin sürekli baskısındaydım.Evliliğimin ilk günlerinde topu bırak diye diretmişlerdi.Gülüp geçmiştim bu komik sözlere.Ben nasıl aç susuz yaşardım ki ?Futbol benim dünyamdı.
Topu bırak emri yerinegelmeyince bu defa daha komedi bir teklifle karşılaştım Galatasarayı bırak İzmire dön... diye diretiyorlardı.
Galatasarayı bırakacağım ha ? Allah korusun ! Allah yazdıysa bozsun! **Galatasaray benim dünyam, Galatasaray benim yuvam. Nasıl bırakırım Galatasarayı?** Evet İzmiri eşim kadar severim. Ama benim bir de sevdiğim Galatasarayım var.
O aralar bizim Rusya seyahatimiz vardı. Eşim Oya , kafasındaki acı planı İzmir de uygulamaya koymuş. Benim adımı ve imzamı kullanarak, Beden Terbiyesi Genel Müdürlüğüne bir mektup götürmüş...Gazetecilere de Metin Galatasarayda satışa çıkarılmasını istedi demiş...
Aman Yarabbim...Böylesi görülmüş şey değildi.İzmir Bölge Müdürü mektubu almış ve Peki efendim demiş.Mektubu hemen Ankaraya yolluyorum...
Bu mektubu ciddi zanneden Galatasaraylıları bir telaş almış.Ben Rusyada iken bir yardım kampanyası açılmış. Amaç para toplayıp benim Galatasarayda kalmamı sağlamak.
Bunu duyunca Oya İzmirden feryadı basmış Metin 500 binliraya bile Galatasarayda kalmayacak
Haber bana ulaştırılınca ,gazetecilere bir açıklama yapmak zorunda kaldım.Ve şu mesajı ilettim :
Galatasarayda kalmaya ailece karar vereceğiz. İzmiri, eşim Oya kadar severim ama benim bir de yürekten bağlandığım Galatasarayım var.
Ama Oya, Topağacındaki evi boşaltıp ,eşyaları İzmire götürmüş.Olacakiş mi ? O eşyaların bir çoğunu evlenirken Galatasaraylı taraftarlar hediye etmişlerdi.Ne derdim Galatasaraylı taraftarlara ben ?
Rusyada artık daralmaya başlamıştım. Nihayet yeşilköye inmiştik.Ama gözlerime inanamıyordum İzmirsporlu yöneticiler beni kaçırmaya gelmişlerdi hem de bavul dolusu para ile.Ama Galatasaraylılar da korumaya.
Meğer biz Rusyadayken komuoyu ikiye bölünmüş,Oya mı kazanacak , ben mi ? Ben Galatasarayı seviyordum elbette benim dediğim olacaktı.Ve Rüçhan Atlının otomobiline biniyordum.
Önce bizim eve gittik.kayınvaldem Buraya Galatasaraylılar giremez deyip kapıyı Rüçhan ağabeyin yüzüne kapamıştı.Hava elektriklenmmiş eşimle tartışmıştık , yüzüklerimizi atmıştık.
Bir basın toplantısı düzenleyerek Ben parayı Galatasaraya tercih etmem diyor ve Galatasarayda kalıyordum.
Avukatım Süha Özgermi Karşıyaka Adliyesindeki üçüncü celsede boşanma işini bitirmişti bile..."